Beckett 20.yüzyılın ilk yarısını kapsayan ömrünü bütün dünya gibi umutlar ve korkunç düş kırıklıkları arasında gidip gelerek yaşamış. Bir vicdan muhasebesi yapıyor “Goodot’yu Beklerken” de..
Bizim geleneksel tiyatro anlayışımızda “tuhaf” olarak adlandırılan iki yaşlı komik hiçliğin ortasında bir yerde yıllardır tekrarlaya geldikleri tuluat “kalpo”ları çerçevesinde hayatın temel çelişkilerini ele alıyorlar. Korkarak, özleyerek, hayatı hicvederek, oyun oynayarak, kimi zaman sululuğa vurarak, edepsizleşerek; yani insan olmanın hiçbir yanına yabancı kalmayarak yaşıyor, acizliklerine yenik düşmeden doğum ve ölüm arasına kısa bir pırıltı olan yaşamda akıl, insaf, sevgiyi sürdürüyorlar.
Keyifli bir ibretlik olan “Godot’yu Beklerken” çağımız insanının kendini hayatını, değerlerini yeniden gözden geçirmesi için mükemmel bir fırsat.